Yönetmen ve Senaryo:
Andrew Dominik
Oyuncular: Brad Pitt,
Richard Jenkins, Ray Liotta,Peter Gondolfini.
“Amerika bir ülke değildir, Amerika bir işletmedir” borsa veya banka oyunlarını konu alan bir
filme ait cümle değil. Suç filmi “Kibarca Öldürmek-Killing Them Softly”nin
verdiği mesaj. Hem de Obama’nın birliği, beraberliği, mutlu Amerikalıyı tanımladığı
konuşması üzerine. Amerikan rüyasının arka yüzünü, ekonomik krizle sarsılan bireylerin
mutsuzluğunu yansıtabilmek için Yeni Zelandalı genç yönetmen Andrew Dominik bir
kumarhane soygunu ve sonrasındaki olayları metafor olarak kullanıyor. En son
“Korkak John Ford’un Jesse James Suikasti” filminde Brad Pitt ve Casey Affleck’le
birlikte, karakter odaklı bir westerne imza atan Dominik, bu kez sevdiği uzun
diyalogları ve yakın plan çekimleri yeraltı dünyasına taşıyor. Agresif ve
tedirgin atmosferi kusursuz yaratıyor. Kimsenin kimseyle dost olmadığı, her an
birisinin konuşmayı yarıda keserek diğerini vurabileceği bir dünya söz konusu
olan.
İki umutsuz
sokak arası tipi olan Frankie (Scott Mc Nairy) ve Russell (Ben Mendelsohn)
kendilerine soygun planı sunan Johnny’nin (Vincent Curatola) kurgusuyla bir
kumarhane soygunu yaparlar. Sonrasında suç dünyasının babaları tarafından
kiralanan kiralık katil Jackie Cogan (Brad Pitt) ortaya çıkar ve peşlerine
düşer. Kurbanlarını uzak mesafeden kibarca avlamasıyla tanınan Jackie oldukça
soğukkanlı ve kontrollü bir katildir. Arka sokaklarda yer alan köhne bir
kumarhanenin soyulmasının bu kadar önemsenmesi, Amerika dış politikasına bir
alegori olarak ta algılanabilir.
Andrew
Dominik arka planda Obama veya Bush’un seçim dönemi TV ve radyo konuşmalarını
kullanarak vermek istediği mesajı sürekli gündemde tutuyor. Wall Street Krizi, 2008 Başkanlık seçimi dönemlerini arka planda
kullanması, tek motivasyonun para olduğu organize suç dünyasının da değişen
ekonomik şartlardan kopuk olamayacağını gösteriyor. Orada da kazanç düşmüş,
patronlar sıkışık durumdadır. “Kibarca Öldürmek” bol karakterli büyük bir öykü anlatmıyor.
Küçük
ölçekli, sürprizler içermeyen öykü, gücünü karakterler arasındaki dinamikten
alıyor. Filmde Ray Liotta ve James
Gandolfini gibi yer altı dünyasının gerçek yaşamdaki karşılıklarıyla
özdeşleşmiş oyuncular varsa, büyük olaya da gerek kalmıyor. Pitt ve
Gandolfini arasındaki diyaloglar Soprano’nun bir bölümü gibi akıyor veya
Liotta’nın her çıkışı “Sıkı Dostlar-Good Fellas” dan sekansı hatırlatıyor.
Gangster
türüne eklediği bolca kara mizah Dominik’in söylemek istediklerine yeterli alan
sağlıyor. Jefferson’dan başlayan eşitlik muhabbeti, Obama’nın sözlerine kadar
gelirken Amerikan rüyasıyla istediği gibi dalgasını geçiyor. Aksiyon
sahnelerinde başvurduğu yavaş çekim ve müzik oldukça stilize. Film bütünüyle
Sam Peckinpah’ın şiddet estetiği, Terence Malick’in varoluşcu ruhu arasında bir
yerde duruyor.
No comments:
Post a Comment