yazarlar

                                     
SERGIO LEONE
WESTERN'İ YENİDEN YARATAN ADAM 

Avrupa kıtası kovboy filmlerini hep sevdi. Amerika’yı hiç görmemiş bir çok  İtalyan , Fransız yapımcıyı ve yönetmeni sinemanın emekleme çağlarında bile (20’li yıllar ve öncesi ) western etkiledi . Fransızların birer bobinlik 1910 yılına ait ‘The Hanging  at Jefferson City’ ve ‘Hooligans of the West’ eski kıtanın bilinen ilk western örnekleri oldu. Alman Sinemasında yirmili yıllardan başlayarak kırklı hatta daha sonraki yıllara uzanan bir  western geleneği sürdü. Korku filmlerinin unutulmaz oyuncusu Bela Lugosi bile Alman kovboy filmlerinde ‘Kahraman Kızılderili’ rolü oynadı.Hindistan , Meksika , Rusya , İsveç , Avustralya , Güney Afrika gibi ülke sinemaları da kendilerine çok uzak bir coğrafyadaki bu türün cazibesine kapıldı. Bu türe Yeşilçam da  kayıtsız kalamazdı. 1965-1972 yılları arasında dönemin tüm jönlerinin oynadığı kovboy filmleri çekildi. Kadir İnanır , Yılmaz Güney , İzzet Günay ,  Kartal Tibet gibi dönemin hızlı aktörleri en az birer kez kovboy oldular. Hülya Koçyiğit, Sezer Güvenirgil, Seyyal Taner , Feri Cansel   gibi döneme damgasını vurmuş kadın oyuncular da Calamity Jane’leri kasabanın dilberlerini oynadılar.Bu yaygın ilginin gerçek nedeni kovboy filmlerinin kazandığı ticari başarıydı. Gerçekten yediden yetmişe herkes seyrediyor ve bir nesil bu filmler ile büyüyordu. Sık tekrarlanan şablonlar,beklenen bir yeniliğin yaratılmaması sonucunda  zamanla önce ana vatanında sonra dış ülkelerde ilgi azaldı. Azalan ilgi karşısında  film maliyetlerini düşürmek için Amerikalı yapımcılar da Avrupa’da çekmeye başladı. Artık İspanya’da, İtalya’da kurulan  bir çok setten hem Amerikalı, hem de Avrupalı sinemacılar faydalanmaya başlar. Yetmişli yılların ortalarına gelindiğinde, artık western cazibesini ve popülaritesini yitirmiş bir tür olarak arşivlerin tozlu raflarındaki yerini almıştır.

LEONE’NİN İLK ADIMLARI

Sinema salonlarına düşen yeni bir western bir anda herkesin ilgisini çeker. Dinamik müziği , baş roldeki kısık bakışlı silahşör , abartılı şiddet , kısa diyaloglar ( yerine şiddet), kirli tozlu kasaba , pasaklı tipler alışılanın dışında bir western tablosu çiziyordu. Kurosawa’nın Samuray başyapıtı Yojimbo’sunun kare kare kovboy kasabasına uyarlamasıdır bu yeni western. ‘Bir Avuç Dolar-For A Fistfull Dollar’ ile Sergio Leone, Clint Eastwood, Ennio MorriconeBirkaç Dolar İçinFor a Few Dollars More’  aynı kadro ile fakat bu kez gerçek adlar kullanılarak çevrilir. Leone’nin stilini oturtup artık seyirciye kabul ettirdiği bir film olur.  İlkinin başarısını ikiye katlar. Daha ilk karelerden itibaren ıslığın eşlik ettiği çoşkulu müzik ve gerilim dolu bekleyiş seyirciyi ele geçirir. Kıraç arazide uzaktan gelen bir atlının yüzü gözükmeyen keskin bir nişancı tarafından vurulmasıyla başlayan sekans klasik westernde rastlanmayacak  bir   başlangıçtır.  İki ödül avcısı, adı olmayan kovboy (Eastwood) ve emekli Albay Mortimer (Lee Van Cleef) başına 10 bin dolar ödül konulan  İndio (Gian Maria Volonté) adlı çete reisinin peşine düşer. İndio ise El Paso’daki zengin bankayı soymayı planlamaktadır. Çetenin kalabalık olması her iki ödül avcısını iş birliğine mecbur eder. isimleri bir anda tanınır. Film ilk piyasaya çıktığında Avrupalı olduklarının sezinlenmemesi için yönetmen Bob Robertson (Leone) , Dan Savio (Morricone) , John Wells (Gian Maria Volonte) takma adları afişe yazılır. İlk filmin inanılmaz başarısı üzerine çok geçmeden ikincisi ‘
Leone klasik westernin tüm kurallarını baştan aşağı siler, klasik öğeleri kullanarak türü yeniden şekillendirir. Spagetti westernin temelini abartılı , hatta  gerçek üstü  denilebilecek bir şiddet üzerine inşa eder . Şiddet çoğunlukla komedi sınırlarına da dayanır. Karakterlerini hiç bir ahlaki kurala uymayan silahşörler ,  hedefleri sadece dolar olan ödül avcıları , sadist ruhlu haydutlar , azize veya fahişe olan kadınlar, basiretsiz kanun adamları arasından seçer. Kasabalar genelde güneyde yer alan toz toprak içinde , bakımsız yerleşim alanlarıdır. Ahali   kimliksiz, aciz , pasaklıdır . Düello sahnelerinde uzun kısık bakışlarıyla birbirine meydan okuyan düşmanlar, hareketli kamera ve müziğin eşliğinde  mükemmel bir kareografi gösterisi yapar. Klasik westernde olduğu gibi ahlaki değerlere sahip çıkan idealize bir kahramana rastlamak imkansızdır. Ruhları da kendilerini çevreleyen doğa gibi toz toprak içindedir. Kamera açıları da oldukça özgündür. Geniş açılardan yakın plana geçişler , yakın plan yüz çekimlerinde çiçek bozuğu ciltleri , kirli sakalı , kötü nedbeleri uzun uzun gösterir. Arkadaki doğa manzarasının kenarında yakın plan yüz çekimi en sevdiği planlardan birisidir. Atlı sahnelerde bile Hollywood’un çok sevdiği profil çekimlerden çok karşıdan önden veya atın arkasından çekimler kullanır.   
Ennio Morricone’nin müzikleri sahnelerin akışıyla emsalsiz bir senkronizasyon gösterir. Leone bu konuda fanatikçe bir titizlik gösterir. ‘Bir Avuç Dolar‘ ı müzik klibi gibi çekmeyi  bile düşünmüştür. Klasik erkek vokallerin söylediği klasik western melodileri yerine çoşkulu Meksika folk ezgileri taşıyan unutulmaz Morricone melodileri en az filmler kadar ünlenir.
Dolar üçlemesinin son halkası ‘İyi,Kötü,Çirkin-The Good,Bad und Ugly’hepsinin üstüne çıkan bir başarıya ulaşır. Artık Leone Amerika’da tanınan ve ilgiyle izlenen bir yönetmen olmuştur. Filmin üç silahşörü de bir kez daha aynı paranın peşindedir. Politik görüşünü direk olarak filmlerine yansıtmayan Leone bir şekilde dolar üçlemesiyle kapitalist dünyanın benzeşen  karakterlerine selamlarını gönderir.
Ben sinemada büyüdüm diyen Leone yönetmen baba , aktris bir annenin oğludur. Setlerde her türlü işi yaparak sinema dünyasına girer Sergio. Amerikalıların ellili yıllarda, filmleri olayların geçtiği mekanlarda çekme modasından en fazla Roma ve Cinecitta stüdyoları faydalanır. Leone’de bu dönemde çalıştığı filmler, tanıştığı yönetmenler Amerikan sineması hayranlığını arttırır.

LEONE’NİN OLGUN DÖNEMİ

1968 de ‘Bir Zamanlar Batı’da-Cera Una Volta in West’ büyük beklentiler sonrası gösterime girer. Charles Bronson , Henry Fonda , Jason Robard , Claudia Cardinale gibi dönemin ünlü  oyuncularının oynadığı film Avrupa’da büyük beğeni toplar. Amerika’da ise çok uzun ve ağır bulunur. Üç saatlik filmin diyalogları sadece on beş sayfadır. Leone westernin büyük ustası John Ford’un ‘bir film ne kadar iyiyse diyaloglar o kadar azdır’ sözünü doğrular gibi çekmiştir. Film 'Şiddet Operası' olarak tanımlanır. Her karakterin kendine özgü bir müziği vardır. Morricone filmin çekimlerinden önce müziği bitirmiştir. Gerçekten de Leone içindeki opera sevgisini (her İtalyanda olduğu kadar) uzun planların yer aldığı , uzak plandan  göz bebeklerine kadar gelen kamera hareketleriyle bezenmiş bir westernde göstermektedir. Amerikanın kuruluş yıllarına adanmış bu başyapıt yeni bir üçlemenin de ilk ayağıdır. Leone serinin ikincisi olarak James Coburn ve Rod Steiger ile western güldürüsü olan ‘Yabandan Gelen Adam-A Fistfull of Dynamite’ çevirir. Üçlemenin ve ustanın son filmi On yıllık senaryo çalışmasının sonunda çevirdiği film ‘Bir Zamanlar Amerika’da-Once Upon Time in America’(1984) de gelir. Bu kez de bir gangster operası olmuştur. 30 yıllardan başlayarak  60 lı yıllara dek uzanan bu epik öykünün başrollerinde Robert DiNiro ve James Woods oynar. Dostluk , ihanet , politika , mafya üzerine unutulmaz kareleriyle  defalarca seyredilip , ebediyete intikal eden filmlerden birisi olur. Leone 1989 yılında, 60 yaşında aramızdan ayrıldı.

Her yönetmen farklı bir şeyler yapmaya çalışır. Leone kadar bir türde  devrim yapmış yönetmen azdır. Sonraki nesilde Tarantino onu örnek alarak polisiye türünü aynı temel düşünceler çerçevesinde yenilerken, usta onun yaptıklarını herhalde yukarılardan bir yerden mutlulukla seyrediyordur.

No comments:

Post a Comment