yazarlar

BAŞLANGIÇ - INCEPTION


YÖNETMEN: CHRISTOPHER NOLAN
OYUNCULAR: LEONARDO DICAPRIO, MARILLON COTILLARD, KEN WATANABE, JOSEPH GORDON-LEWITT

Christopher Nolan insan beyninin labirentlerini merak eden bir adam. Bu nedenle seyircisinin kafasını fena halde karıştıran filmler yapmayı seviyor. 2000'de yaptığı ‘Memento-Akıl Defteri’nde kısa zaman hafızası olmayan bir adamın öyküsünü, sondan başa doğru anlatarak hafif tertip bir kafa karışıklığına yol açmıştı. Nolan bu kez ‘Inception-Başlangıç’ ile rüyalar dünyasına giriyor. Rüyaların birinci, ikinci ve üçüncü katlarına iniyor sonra bir anda yüzeye, gerçek dünyaya dönüyor. Gerçek ve rüya arasındaki sınır belirsizleşiyor; en dikkatli seyircinin bile ayırt etmede ikileme düşmemesi, tüm sorulara yanıt bulması zorlaşıyor. Sürekli dalış ve çıkışlar vurgun etkisi yaratıyor. On yıl gibi uzun süren yazılım aşamasında, birçok şeyi ekleyip, çıkarmış olması senaryonun muhtemelen çok katmanlı yapısında etkili olmuş. Rüya gibi gizemli, kişisel, dokunulmaz bir konuya Nolan’ın perspektivinden bakmak oldukça ilginç bir deneyim oluyor. Öğrenilmiş her bilginin bilinçaltına depolandığına, rüya durumunda buraya sızılarak bilginin çalınabilir olduğuna inanıyor Nolan.Öykünün kahramanı Dom Cobb’da (Leonardo DiCaprio) bunun eylemcisi. Özel bir alet yardımıyla başkalarının rüyalarına sızarak yaptığı bilgi hırsızlığını mesleğe dönüştürmüş, defalarca yakalandığı için de ABD’ye girişi yasaklanmış. Bu manipülasyon sırasında rüyayı bilgi sahibi gerçek gibi yaşıyor. Günün birinde Saito (Ken Watanabe) adında zengin ve güçlü bir adam Cobb’a ,o güne kadar yaptığının tersini teklif eder; bir düşünceyi başkasının beynine yerleştirecek , kurban ise bunun kendi düşüncesi olduğuna inanacaktır. Karşılık olarak Cobb tekrar ülkesine dönüp, çocuklarına kavuşabilecektir . Görevimiz Tehlike veya Ocean 12 benzeri bir ekip rüya işlerinde kendisine yardımcı olmaktadır. Yıllardır ortağı olan Arthur(Joseph Gordon-Lewitt) kurbanların tüm yaşamını, alışkanlıklarını inceler, uzman bir rüya hırsızı Eames (Tom Hardy), kimyasallar konusunda uzman Yusuf (Dileep Rao) ve meraklı bir rüya tasarım öğrencisi Ariadne (Ellen Page) ekibi oluşturur.

Nolan’ın müthiş hayal gücü, birinci sınıf aksiyon sahneleri ile besleniyor. Öykünün duygusallığı ise en etkileyici yönü. Cobb’un karısı Mal ve çocukları ile olan geçmişi, dramatik olayları önleyememiş olması seyirci ile kuvvetli bir bağ oluşturuyor. Öykünün en insani, en gerçek yönünü yine bir aşk ilişkisi tamamlıyor. Başlangıç’ın çağdaş öncüleri sayılabilecek ‘Matrix’, ‘Dark City*Karanlık Şehir’, 13. Kat gibi filmlerin, Nolan’ın düş bahçesine birer pencere açtıkları yadsınamaz. Bu tür filmlerin ortak söylemi olan ‘Gerçek Yoktur’a kendi üslubu ve fantezi dünyası ile bağlanıyor. Bu noktaya gelirken her şeyin nasıl olduğunu anlamak, mantık bağlantılarını kurmak her an mümkün olmuyor. Tüm rüyaların aynı anda sürüyor olması oldukça zorlayıcı. Fazla zorlanmadan olayların akışına teslim olmak bu modern başyapıttan keyif almanın en iyi yolu.

Artık Titanik’in parlak çocuğu evresini geride bırakmış olan Leonardo DiCaprio 'Shutter İsland-Zindan Adası’ndan sonra psikolojik gerilimi yüksek bir rolde, Cobb karakterinde müthiş oynuyor. Marion Cotillard ise Cobb’un tek aşkı Mal rolünde mükemmel bir ‘Femme Fatale’ olarak karşımıza çıkıyor. Fransız kadınlara bu tür gizemli kadın rolleri nedense çok yakışıyor. Ken Watanabe kısa rolüne rağmen dikkat çeken bir performans sunuyor.

Christopher Nolan son yıllarda Batman serisine yaptığı iki katkı ile kendisinden çok bahsettirmişti ama bu kez teknisyen değil yaratıcı bir yönetmen olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

No comments:

Post a Comment