yazarlar

LE SAMOURAI – SAMURAY 1967

SİNEMANIN EN KARİZMATİK TETİKÇİSİ


 

 YÖNETMEN :JEAN -PİERRE MELVİLLE
OYUNCULAR : ALAİN DELON, NATHALİE DELON, FRANÇOİS PERİER.

‘Samurayın yalnızlığından daha büyük bir yalnızlık yoktur. Belki ormanda yaşayan kaplanın yalnızlığı eş değer olabilir’ (Bushido). Samurayın nasıl yaşaması gerektiğini öğreten Bushido kitabından alınan bu sözcükler jenerikte  belirir. ‘Le Samourai-Samuray’ jeneriğin aktığı ilk karelerden itibaren farklılığın işaretlerini verir. Kamera sabittir. İki büyük pencereden süzülen gri gökyüzünün ışığının aydınlattığı odada sağ kenarda büyük yatağın üzerine uzanmış giyinik bir adam sigarasının dumanını tavana doğru üflemektedir. Sessiz odada sadece dışarıdan gelen yağmurun sesi duyulmaktadır, tam ortada sehpanın üzerinde bir kuş kafesi durmaktadır. Adam yataktan kalkar, kafese doğru ilerler, kuşa bakar elindeki para destesini kafesin tellerine sürter. Şık giyimli yakışıklı bir adamdır. Karşı duvardaki şömineye doğru ilerler ve para destesini buraya saklar,  pardesüsünü giyer,  şapkasını başına özenle oturtur ve kapıdan çıkar. Bu kısa akış bile yalnız bir adamın dünyasına girmemiz için yeterlidir. Kaldığı oda, bu karizmatik ve şık adamla tezat teşkil edecek kadar loş ve izbedir. Kara Film türünün vazgeçilmezlerinden olan bu yalnız kahramanın, bir kiralık katil  olduğunu kısa bir süre sonra öğreniriz. Her şey Bushido kitabında yazıldığı gibidir, onun yalnızlığı başka yalnızlıklara benzemez.
Yönetmen Jean-Pierre Melville’in polisiye türüne getirdiği en büyük yenilik sessizliğin yarattığı boşluğu, varoluşçu, şiirsel bir atmosfer olarak ifade etmesidir. Samuray konuştuğunda kısa ve soğuk cümleler kurar fakat arkasından mutlaka kararlı bir eylem gelir. Bu soğuk sözcüklerin ve kararlı hareketlerin seyircide yarattığı hipnotik etki, sinema tarihinin en karizmatik kahramanlarından birisini yaratır: Jeff Costello. Hüzünlü ve soğuk bakışlarını çevreleyen sessizlik halesi tüm bedenini duygusuz bir varlığa dönüştürür. Bu soğuk duruş onun profesyonelliğinin ve acımasızlığının kanıtı gibidir. Tek duygusal kırılması sevgilisine yaptığı ziyaretlerde görülür. Filmde ilk on dakika hiçbir konuşma yoktur ve sadece çevrenin sesi duyulur.
İşlediği cinayetten sonra polis soruşturması ve takip sahneleri polisiye türünün alışılmış heyecanını ve koşuşturmasını taşımaz. Her şey durağan ve yaşam kadar gerçektir. Jeff  nasıl bir entrika içinde yer aldığını bilmez, kendisine öldürme emrini kim vermiştir, neden vermiştir başta hiç ilgilenmez. Sıkıştırıldığnda  peşindeki adamdan patronun kim olduğunu öğrenir. Önemli olan olayın nedeni değil, olayların içindeki adamın yalnız kurt duruşudur. Melville bu filme kadar sadece film yönetmiştir, Samuray sonrası ise ‘Melville Filmlerini’ yönetir. Kendisinden sonra bir çok sinema adamı yarattığı kahramandan etkilenmiştir bilhassa Uzak Doğu sineması bu soğuk ve karizmatik yaklaşımdan çok esinlenir. John Woo’nun yönettiği The Killer’da (1989) tetikçinin adı Jeff’dir(Yun Fat-Chow), Michael Mann’ın Collateral’deki kiralık katili Vincent (Tom Cruise)  Samuray’ın Los Angeles temsilcisi gibidir. Tarantino’nun siyah takım elbiseli 'Rezervuar Köpekleri' veya 'Ucuz Roman' kahramanları, Jeff ile yakın akrabalık ilişkisi içindedir. Alain Delon kendi kariyerinde de bu kahramanın etkisinden kurtulamaz ve benzer soğuklukta karakterleri çok sık canlandırır.     

No comments:

Post a Comment