yazarlar

AŞKIN YENİDEN UYANIŞI

BENİM ADIM AŞK- IO SONO L’AMORE
 

YÖNETMEN: LUCA GUADIGNINO
OYUNCULAR: TILDA SWINTON, FLAVIO PARENTI, EDOARDO GABRIELLINI.
‘Benim Adım Aşk-Io Sonore L'amore’ kısaca, bildik sularda bir aşk, iktidar çatışmasının farklı, şiirsel sinematografi ile tekrarı olarak tanımlanabilir. Melodramın aşk, ihanet, ölüm, yıkılan aile gibi klasik öğelerini bünyesinde harmanlarken, tek bir oyuncunun sıra dışı performansının, her şeyi ne kadar değiştirebileceği bir kez daha tekrarlanıyor. Bu oyuncu İngiliz asıllı Tilda Swinton. Rus asıllı Emma rolünde, ruhundaki değişimleri karşı koyulmaz bir vücut dili ile adeta kanaviçe gibi işliyor. Filmin odağında aristokrat yaşantının bir parçası olmuş Rus kökenli Emma Recchi var. Milano’nun köklü ailesi Recchi’lere, yıllar önce Rusya’dan gelin gelmiş olan Emma bir erkek ve kız çocuk doğurmuş zaman içinde ailenin en sevilen, akıllı, kültürlü fertlerinden birisi olmuştur. Aristokrasinin ağır, tumturaklı havasına alışmış yaşantısını ve ruhunu sistemin emrine teslim etmiştir.


Milano’nun karlı soğuk dış görüntüleri ile başlayan film, lüks bir villanın kasvetli salonlarına geçer. Ailenin en yaşlı ferdi, tekstil fabrikalarının kurucusu Edoardo Recchi’nin katılacağı akşam yemeği daveti vardır. Emma kutlamanın her türlü kademesini titizlikle idare etmektedir. Edoardo işleri devretme kararını açıklayarak, gururla ‘benim yerimi ancak iki erkek doldurur’ der ve iki başlılığı oğul Tancredi ve torun Edoardo arasında paylaştırır. Artık şirkette işlerin eskisi kadar parlak yürümediği ortadır. Yeni dünya düzeni böyle aristokrat, geleneksel kurumları yutma hazırlığı içindedir. Eşinin ve oğlunun işlerinin başına geçmesi ile Emma daha fazla yalnız kalmaya başlar. Oğlu Edoardo’nun arkadaşı olan ve birlikte bir restoran açma hazırlığı içinde olduğu aşçı Antonio ile tanışması yaşantısında baskıladığı, yıllardır hissetmediği duyguları açığa çıkartır. Artık duyguları yıllardır yaşantısını düzenleyen mantığın emirlerini dinlemez olmuştur.
 
Bir duyunun aşırı uyarılması nasıl diğer duyuları tetiklerse Emma’nın da yediği bir nefis karides salatası onun Antonio ile tanışmasına neden olur. Yemek esnasında kameranın odaklandığı dudak ve el hareketleri Emma’nın algıladığı lezzeti bir mutluluğa uçuş, bir uyanış kıvamında verir. Yönetmen Luca Guadignino aşkın ortaya çıkmasıyla aristokrat ağır havasını doğa ve güneşin iç içe geçtiği sahnelere bırakır. Tutkulu sevişmeler doğa ile bütünleşir. İç ve dış görüntülerde kamera duygusal değişimleri karakterler kadar net yansıtıyor. Aristokrasinin ağır mekanlarında matematiksel bir akımda akan resimler, tutkunun ortaya çıkmasıyla serbest devinimli, samimi bir akışa dönüşüyor. Çökmekte olan aristokrasinin paralel öyküsü ne kadar Viskonti filmlerini anımsatsa da, onun geçmişe duyduğu özlem ekseninden çok, artık yıkılması gereken kurum, el değiştiren bir sermaye olarak tanımlanıyor öyküde. Öykünün tam açıklığa kavuşmayan bir yönü ise oğul Edoardo ve aşçı Antonio arasındaki ilişkidir. Dostluk ve cinsel çekim arasında kalmıştır, tam açıklanmaz.
Başa dönecek olursak Swinton filmin her karesine hakim bir oyunculuk sergiliyor.  Aristokrat ağırlığından silkinip tutkulu aşığa geçişlerde ne kadar sıra dışı bir oyuncu olduğunu sergiliyor. Kadın oyuncular arasında bukalemun özelliklerine sahip ender oyunculardan; güzelliğe yaslanmadan sadeliğine teslim ettiği karakterleri ruh değişimleri ile çeşitli renklere boyama yeteneğine sahip.
Aşk ve lezzetli yemek, aristokrasi ve değişen dünya düzeni arasında kurduğu köprüler ile yılın en ilginç filmlerinden birisi.                    
                  

No comments:

Post a Comment