yazarlar

ÇAĞAN IRMAK’ TAN GERÇEKÇİ BİR MASAL
"PRENSESİN UYKUSU"
SENARiST/YÖNETMEN: ÇAĞAN IRMAK
OYUNCULAR: ÇAĞLAR ÇORUMLU, GENCO ERKAL,SEVİNÇ ERBULAK, ALİCAN YÜCESOY,SEVVAL BAŞPINAR.
Çağan Irmak yeni filmiyle masal ve animasyon dünyasına göz kırpıyor. Her iki türden  pasajlar ile süslediği öyküsü temelde önceki filmlerinde olduğu gibi karakter odaklı. Bu kez öyküsünü her zamankinden daha iyimser bir finale taşımayı tercih etmiş.  Öykülerinde geçmişin travmalarını unutamayan karakterleri, bu günkü yaşamlarında da eğreti, uyumsuz dururlar. Geçmişin acılarından bu günlerini de tüm ruhlarıyla kucaklayamazlar. gençliğinde yaşadığı tecavüzün ‘Mustafa Hakkında Herşey‘de Mustafa (Fikret Kuşkan) karısının geçmişiyle ilgili sırrın travmatik yaralarını iyileştirmezler.Bu kez geçmişlerindeki yaralarından daha güçlü çıkmış karakterler ile tanışıyoruz. Aziz (Çağlar Çorumlu) ve Neşet(Alican Yücesoy) çocuk esirgeme kurumunda büyümüşlerdir. Birisi halk kütüphanesinde diğeri ise markette çalışmaktadır. Seçil (Sevinç Erbulak) kızı Gizem(Sevval Başpınar) ile kocasının şiddetinden kaçarak yeni bir yaşama başlama gücünü göstermiştir. 
 ‘Babam ve Oğlum’da Sadık (Fikret Kuşkan) karısının ölümünün ve hapis yıllarının , ‘Karanlıktakiler’de Anne (Gülseren Çetinkaya),
Nietzsche’nin ünlü ‘beni öldürmeyen şey güçlü kılar’ veya Hemigway’in Silahlara Veda romanında yazdığı ‘kırık yerlerden güçleniriz’ sözlerinin yaşamdaki suretleri gibidirler. Talihsizlikleri onların varoluşlarını, yaşama güçlerini pekiştirmiştir. Aziz’in günlüğüne ‘başına kötü bir şey gelmiş bir olay, öyle bir gün gelir ki, olması gerektiği için olmuş ve daha iyi şeylere neden olmuştur bilemezsin’ diye yazar, İçindeki bu iyimserlik onun yüzündeki sürekli gülümsemenin patronudur.  Filmin ikinci yarısında hikayeyi sürükleyen emekli rejisör İskender (Genco Erkal) ise kendisini varoluşcu bir yalnızlığa mahkum etmiştir. Çevirdiği kovboy , Killing filmlerinin modasının geçmesiyle başlayan başlayan çöküşü, çok sevdiği karısının erken ölümüyle dibe vurmuştur. Artık insan içine karışıp yaşamını sürdürmek yerine, ölümü bekler bir haldedir. Hepsi bir varoş semtinin mütevazi yaşamının içindedir. Küçük bir kızın geçirdiği kafa travması sonrası derin uykuya dalması tüm karakterleri bir araya getirir.Aziz küçük kızı uyandırmak için her gün yatağı başında masal okumaya başlar.
Irmak öyküsüne masalların naif dünyasını, dramatik anlatımlarda animasyonun etkileyiciliğini eklemiş. Pamuk Prenses göndermesi, görsel olarak Denizler Altında 20.00 Fersah’ın dev ahtapotu, gökten yere süzülen periler, zümrüdüanka kuşu gibi öğeler filmin düşsel ve naif yönüne hizmet ediyor. Aziz'in düşleri olarak izlediğimiz bu bölümler filmin melodram havasını kırmasına, fantastik bir masala dönüşmesine yetecek uzunlukta değil. Öykünün gerçek sularda seyretmesini zedelemiyor. Masal da zaten uyutmak için değil küçük Gizem’i uyandırmak için anlatılıyor. Başlangıç bölümleri bölük pörçük yürüyor ve seyirci filme bir türlü giremiyor. Yavaş yavaş açılan film ikinci bölümde bilhassa Genco Erkal’ın devreye girmesiyle samimi, Yeşilçam geleneklerine uygun bir melodrama meylediyor. Çağan Irmak seyircinin gözlerini yaşartmayı bir kez daha başarıyor. Erkal ve Ulusoy arasındaki hoş uyum ve diyaloglar filmin en neşeli bölümlerini oluşturuyor. 
Redd grubu’nun filme esin kaynağı olan şarkısı ‘Prensesin Uykusuyum’ u çaldıkları bölüm öyküye yakışmış.Neden canlı değil de playback söylemişler anlayamadım. Oyunculuklar filmin samimi ve mütevazi  akışını mükemmel destekliyor. Başta Aziz'i canlandıran Çağlar Çorumlu olmak üzere Sevinç Erbulak, Alican Yücesoy ve tabi ki müthiş Genco Erkal performansları ile yaşayan bir öykü sunuyorlar.   Hayatı sonuna kadar kovala mesajı seyirciyi salondan uğurluyor.                      

No comments:

Post a Comment