yazarlar

YAŞAM ŞİFRESİ - SOURCE CODE

Tekrar Tekrar Yaşanan Son Sekiz Dakika

Yaşamın Şifresi” bir patlamadan önceki son 8 dakikaya tekrar tekrar dönerek, treni havaya uçuran bombacıyı yakalama emri almış Yüzbaşı Colter’un mücadelesini anlatırken gerilim, felsefe, kuantum fiziği, politika ve duygu arasında köprü kurmayı başarı ile gerçekleştiriyor.
 
Teröristin bulunması için aynı tren vagonuna, aynı zaman birimine geriye dönüşlerde aksamayan ve düşmeyen tempo kadar olayın kahramanı Colter’un, içinde bulunduğu durumu seyirci ile birlikte algılaması, her iki tarafı da bombacı kim sorusuna ortak yapıyor. Bu durumda karmaşık senaryoların olası mantık boşluklarını aramak yerine, öykünün içine girmek, kahraman ile özdeşleşmek, bombacının peşine düşmek seyirci de tatmin duygusunu arttırıyor. Senaryonun yaratıcılığı kadar kurgunun aksamadan yaptığı geçişler aksiyon ve gerilimi baştan sona canlı tutuyor. 

Yaşamın son 8 dakikasının beyinden silinmediği mantığı ile kurulan olay örgüsünde bir tren yolculuğunda gözlerini açan Colter Stevens (Jake Gyllenhaal)kendisini çekici bir genç bayanın karşısında bulur. İçinde bulunduğu durumdan habersiz şaşkın çevresine bakınırken, karşısındaki bayan kendisine “Sean” diye hitap ederek konuşmaya başlar. Telaşla gittiği tren tuvaletindeki aynada kendisini bir başkası olarak görür. Az sonra büyük bir patlama ile tren havaya uçar. 
 
Seyirci öyküyü Colter ile koşut yaşıyor. Patlama sonrası Colter’u bir kapsül içinde pilot kıyafetleri içinde görüyoruz. Colter burada Afganistan’da helikopter pilotu olarak savaşırken ölmüş olduğunu ve başka bir kimlikle hayata döndürülerek, hükümete bağlı bir merkezden kendisine patlamayı yapan teröristi yakalama görevi verildiğini anlıyor/anlıyoruz. Her seferinde yeni kanıtlar ile geriye gönderilerek son sekiz dakikayı defalarca yaşamaya mecbur bırakılıyor. Colter duruma hakim olduktan sonra, geçmişi ile yaşadığı an arasında bağlantı kurmaya, mantık ve duygu arasında gidip gelmeye başlar.
 
David Bowie’nin oğlu olan yönetmen Duncan Jones ikinci uzun metrajında mükemmel bir film ortaya koyuyor. İlk filmi “Ay-Moon”da bir uzay kapsülünün dar mekanında, yer yüzüne dönme mücadelesi veren astronot Sam Bell’in klonları ve Gerty 3000 kompüteri ile olan mücadelesini anlatırken “2001:Uzay Macerası” ve “Solaris” gibi bilimkurgu türünün iki baş yapıtını referans alıyordu. “Ay”da insanlık gerçeği, bölünmüş benlik gibi temaların peşine düşüp, sorgulayan Duncan bu kez sorularını zaman içinde sıçrama, paralel evrenler üzerinden ölüm ve yaşam üzerine yöneltiyor. Ölüm sonrasının bir boşluk olduğunu, ruhun ise farklı bedenlerde yaşayabileceği inancını taşıyor Duncan. 
Artık yaşamadığını fark eden bir adamın duygusal çabaları ise etkileyici bir ayrıntı olarak sunuluyor.
 
Babası ile arasındaki soğuk ilişkiyi sadece sesini duyarak son bir telefon konuşması ile düzeltmeye çalışması veya çekici yolculuk arkadaşı Christina’ya (Michelle Monaghan) tutulması aksiyonun duygusal yönünü tamamlıyor. Senaryo ve kurgu, Tony Scott ‘ın “Deja Vu” sü ve Harold Ramis’in “Bugün Aslında Dündü- Groundhog Day” yanında başladığı yere geri dönmesiyle Kurosawa’nın efsanevi “Rashomon”u yakın akrabalığı olan filmler arasında. Gerilim ise Hitchcock’dan ödünç alınmış. 
Kariyerinin başında” zaman içinde yolculuk, ölüm gibi konuları kafa karıştıran bir biçimde işleyen “Danny Darko” da oynadığı şizofren, genç ergen ile çıkış yakalayan Jake Gyllenhaal bir kez daha “nerede, nasıl, ne zaman“ sorularını sorduran bir karaktere can veriyor. Karakterin talep ettiği karakter derinliğini yakalayan mükemmel performansı dikkat çekiyor. Bilimkurgu ve aksiyon arasında köprü kurarken düşündüren ve sıkmayan mükemmele yakın bir film. 
 
YAŞAM ŞİFRESİ-SOURCE CODE 
YÖNETMEN: DUNCAN JONES 
OYUNCULAR: JAKE GYLLENHAAL, MICHELLE MONAGHAN, VERA FARMIGA, JEFFREY WRIGHT. 

No comments:

Post a Comment