yazarlar

AZ PİŞMİŞ BİR YUMURTA

AZ PİŞMİŞ BİR YUMURTA


Yönetmen ve Senarist: Semih Kaplanoğlu
Oyuncular: Nejat İşler, Saadet Işıl Aksoy, Ufuk Bayraktar, Tülin Özen


Yusuf (Nejat İşler) annesinin ölümü üzerine doğduğu, büyüdüğü kasabaya geri döner. İsteyerek terk ettiği topraklara geriye dönüş onun için, ge

Olmak istediği büyük kentli entelektüel şair kimliği ekmek savaşının sürüklediği sahaf dükkanı ile yer değiştirmiştir. Kazandığı bir şiir ödülü dışında şair olarak anılmak yolunda muazzam işler başaramamıştır. Ana yuvasına, Yumurta’dan çıktığı yere dönüşün beklenmedik fakat içten istenilen bir ziyaret olduğunu anlar. Burada onu sonsuz
bir sadelik, kendi halinde akan bir yaşam karşılar. Düşünceler duygulara karşı gelememeye başlar, beden kendisini buradaki hayatın akışına bırakmaya hazırlar. Annenin ölümü içteki Ben’in yeniden doğuşuna hizmet eder adeta. Kabullenmek, itiraf etmek zordur. Annesiyle aynı evde yaşayan uzaktan akraba Ayla yaşamının bu evresine yeni bir pencere açar. Çekingen, üniversite sınavında puan tutturarak yumurtasının kabuğunu kırmaya çalışan tipik bir kasaba kızıdır. Yusuf’a annesinin bir adağı olduğunu, bunu bir görev olarak kabul edip, yerine getirmesini ister. Kasaba gibi kızın sadeliğinden etkilenen Yusuf bu isteği yerine getirmeye karar verir.

Yaşam ritminde (yer yer daha yavaş) seyreden sakin, sade bir film. Sessizliğin kelimelerden daha çok şey anlattığı karşılıklı konuşmalar, tüm filme hakim koyu yeşil tabiatın desteklediği puslu arka plan. Sabit kamera tüm bu sakinliği baştan sona destekliyor. Yönetmen ve senarist Semih Kaplanoğlu öyküsünün anlamını karelerin dışına taşırarak seyirciyi hissetmeye zorluyor.

Kaplanoğlu, yakaladığı minimal akışın estetiğini zedelemekten korkarcasına öykü içine dramatik bir olay yerleştirmemiş. Oyuncular da aynı estetik bütünlük içinde hareket ediyor. Yusuf’un finalde ağlaması dışında duygusal bir tepki yok. Bir yerde film doğallığı yakalamayı abartıp yapaylık sınırına dayanıyor. Nejat İşler ve Saadet Işıl Aksoy filmin ruhunu yakalayan oyunculuklar sergiliyor.

Popüler sinemanın taşıdığı tüm detaylardan arınmış ‘Yumurta’, Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem gibi minimal bir anlatımla belli bir felsefeyi yakalamaya çalışan kökeni Andrev Tarkosky’e kadar uzanan bir yolu izliyor. İç içe geçmiş türlerin ortalama sinema seyircisinin her türlü beklentisini tatmin ettiği bir dönemde bu denli sade bir film iyi bir kişisel sinema örneği olmanın ötesine geçemez.

No comments:

Post a Comment