yazarlar

Amerikan Rüyası ve Suç Dünyası

Amerikan Rüyası ve Suç Dünyası

 21 Ocak 2008 

AMERİKAN GANGSTERİ


Yönetmen: Ridley Scott
Oyuncular: Denzel Washington, Russel Crowe, Josh Brolin, Lymari Nadal.


Yetmiş yaşına merdiven dayamış Ridley Scott, Oscar adayı olabilecek bir öyküyü daha önce bu ödülü kazanmış oyuncular ile iddialı bir şekilde beyaz perdeye yansıtmış. Ustaca kotardığı hızlı anlatım tekniğiyle üç saate yakın süren bir öyküyü hiç sıkmadan, akıcı bir şekilde anlatıyor. 1968 Nixon dönemi, Vietnam savaşı tüm şiddetiyle sürüyor.
Harlem'den çıkan Frank Lucas (Denzel Washington) İtalyan asıllı Amerikalılar tarafından yönetilen uyuşturucu dünyasına kendi düşündüğü bir yöntemle girer. Aracıları ortadan kaldırarak Uzak Doğu'dan direk aldığı malı katkısız ve ucuz olarak piyasaya sürer. Malın Amerika'ya sokulmasını ise Lucas'ın Vietnam savaşındaki kuzeni yönetir. Uyuşturucu askeri malzeme taşıyan uçaklarda kah boş mühimmat kutularında, kah şehit asker tabutlarında ülkeye sokulur. Zamanla büyüyen piyasa payı Lucas'ı liderler arasına yükseltir.




Lucas'ın yükselişine paralel olarak ise uyuşturucu pazarının belini kırmaya kilitlenmiş idealist narkotik memuru Richie Roberts (Russel Crowe) öyküsü devreye girer. Blue Magic adıyla pazarlanan malın kimin tarafından satıldığını bulmak, Richie için işten öte bir ideale dönüşür. Böyle başarılı bir pazarlamanın siyahi bir Amerikalı tarafından yapılması alışılmış bir iş değildir. Lucas'ın gölgede kalmak için sarf ettiği gayret de narkotiğin işini zorlaştırmaktadır.




Scott tanıdık bir öyküyü tanıdık kahramanlar ile fazla bir yenilik çabasına girmeden kendi sinema dilinde kusursuz anlatıyor. Dönemi yaratmakta gösterdiği detaycılığı karakterleri yaratmakta tam olarak başaramıyor. Denzel Washington'un canlandırdığı kötü karakter Lucas'ı daha çok sevdiği, onunla daha fazla ilgilendiği apaçık. Gangster filmlerinin otuzlu yıllardan bu yana suçu ve suçluları öne çıkaran tartışmalı tavrının izinde yürüyor. 1932 de ilk 'Scarface-Yaralı Yüz', kötüyü kahramanlaştırması nedeniyle çeşitli protestolar ile gösterimden çekilmişti. Kesilen ve eklenen sahneler ve başına eklenen 'bu film ABD'deki çete yönetimini ve hükümetin kayıtsızlığını sergileyip suçlamaktadır. Peki siz bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz?' sözleri sonrası tekrar gösterime girmişti. Brian De Palma 1983 de yeniden çektiği ‘Scarface’ de Tony Montana'yı kokainman, kibirine yenik düşen zavallı bir karakter olarak çizmesine rağmen Al Pacino'nun olağanüstü oyunculuğu ile bir mite dönüşüyordu. Coppola bile ‘Baba-Godfather’ sonrası Mafya’ya özendirmekle suçlanmıştı. Bu ince dengeyi tutturmak kolay bir iş değil. Artık değişen dünya düzeninde kimse kötülüğe karşı bu kadar ahlakçı yaklaşmıyor. O kötülerin her yerde hatta kendilerini idare edenler arasında olduğunu biliyor. Denzel Washington bir iş adamı titizliğinde oynadığı, fazla göze batmayan patron Lucas yine de soğukkanlılıkla adam öldürebilen, tekinsiz bir gangster. Scott’un verdiği uzun süreyi iyi kullanarak karakterini mükemmel geliştiriyor. James Cagney’in canlandırdığı gang karakteri, Tony Montana’nın tersine seyirciye sempatik gelen , samimi bir kanunsuz.




Richie Roberts (Russel Crowe) gangster filmlerinin klasik göze göze dişe diş polis memuru. Fiyatı olmayan, yaşamının tüm dengesizliğine karşın hırsını adalet dağıtmakla tatmin eden bir narkotikçi. Eski karısına çocuğunun velayetini vermemek için mahkeme salonlarında mücadele eden, mesai arkadaşlarının çıkarlarını dürüstlüğüyle rahatsız eden, okul ve mahalle arkadaşlarının çoğunluğunun kanunsuz yollarda yaşamını kazandığı ortamda sistem içinde kalmayı tercih eden bir adam. Özel yaşantısını günü birlik ilişkilerle sürdüren yalnız bir kurt. Sinemada yeni bir Serpico veya Popeye Doyle. Tek eksiği Serpico’yu canlandıran Al Pacino veya ‘French Connection’ da Doyle’u oynayan Gene Hackman kadar bu role yakışmaması. Bu durum dinamik performansına rağmen yönetmen Scott’un filmi onun karakteri üzerine kurmamasından kaynaklanıyor. Veya halefleri kadar duygusal davranmadan, silaha sarılmadan her şeyi daha akılcı ve kitabına uygun çözmeyi tercih etmesi seyircinin istediği bir kahraman olmasını engelliyor. Scott’un Lucas’ı daha çok tercih etmesiyle geçmişi, onun bu bol kontrastlı yaşamı hakkında fazla bilgi edinemiyor seyirci.




Polis teşkilatı içindeki kokuşmuşluğu, Josh Brolin’in canlandırdığı Dedektif Trupo liderliğindeki ekip vasıtasıyla anlatan Scott burada hedefi on ikiden vuruyor. Brolin başarılı bir performansla öykünün bu bölümünü sırtlıyor.




Scott’un en fazla es geçtiği ise olayların geçtiği dönemi sadece TV haberleri ve gazete başlıkları ile yansıtması. Böylesine çalkantılı, kaotik politik bir döneme ait biraz daha fazla yer ayırabilirdi. Scott, özenerek Scorsese, Coppola, DePalma izinde bir gangster filmi yapmak istemiş ve yapmış. Onların getirdiklerine her hangi yeni bir söz eklemeden alıştığı sinematografide her seyirciyi memnun edecek bir iş kotarmış.






Emin Yeğinboy

No comments:

Post a Comment