yazarlar

GERÇEK UZAKTA DEĞİL, BELLEĞİMİZDE



GERÇEĞE ÇAĞRI-TOTAL RECALL
YÖNETMEN:LEN WISEMAN
OYUNCULAR:COLLIN FARRELL,KATE BECKINSALE,JESSICA BIEL,BRYAN CRANSTON



            
Zor telaffuz edilen Schwarzenegger soyadı, ondan kısaca hep Arnold olarak bahsetmemize sebep oldu. Yıllar aktıkça “Arnold filmi” olarak bir sinema türünün olup olmadığı bile tartışılabilir hale gelmişti. Genç, yaşlı her yaştan seyircinin hayran olduğu kasları, Avusturya Almancası gibi konuştuğu İngilizcesi yanında fiziğini öykü ile bütünleyen başarılı projeler onu filmlerinde yönetmenin ve diğer oyuncuların önüne taşıdı. Filmlerinin tekrar çevrimlerine çoğu yönetmenin gönüllü olmadığı haberlerini hep duyduk. Haklıydılar, Arnold’un karizmasını doldurabilecek oyuncu olmadan, bir tekrar çevirim başarısızlığa davetiye çıkartmak olurdu. Onun klasiklerinden “Gerçeğe Çağrı-Total Recall” pahalı bir bütçe, yeni bir bakış açısı ile tekrar çevrildi. 



Hollanda asıllı yönetmen Paul Verhoeven “Gerçeğe Çağrı”yı  Philip K.Dick’in “We Can Remember It For You Wholesale Sizin İçin Topyekün Hatırlayabiliriz” kısa öyküsünü perdeye uyarlarken, bilimkurgu türünün sonraki takipçilerine ışık tutan başarılı bir film yapmıştı. Gerçeklik ve ben kimim sorularını sonraki yıllarda üç filmlik seri içinde soran Matrix’in köklerinden birisi oldu. 1990 tarihli bu uyarlamada gelecekte herkese arzu ettiği hayalleri yaşatan Recall adlı bir şirkete başvuran fabrika işçisi Douglas Quaid (Arnold), maddi olarak gerçekleştiremeyeceği Mars seyahatini gizli bir ajan kimliği ile yaşamak ister. İşler bu noktada karışır, daha rüya makinesine bağlanmadan tepkilerinden Quaid’ın Mars’a gitmiş olduğu ve bu anıların belleğinden silinmiş olduğu anlaşılır. Sonrasında Quaid kimliğini keşfetmenin peşine düşer, kendisi gerçekte kimdir ?
Tekrar çevrimde yönetmen Len Wiseman bu kez Mars bölümünü tamamen devre dışı bırakarak kimyasal savaş sonrası yeniden şekillenmiş bir dünya yaratmış. Kıyamet sonrasını andıran bu distopik dünyada üst sınıfın yaşadığı Birleşik İngiltere Federasyonu (BİF) ve işçilerin yaşadığı Koloni olarak iki bölgeye ayrılmış. BİF ile işçilerin yaşadığı Koloni arasında Düşüş olarak adlandırılan dünyanın bir ucundan diğer ucuna, Avustralya’dan İngiltere’ye olabilecek bir mesafeyi, 17 dakikada gidebilen metro benzeri araç ulaşımı sağlamaktadır. Kapitalist sistemin kesin sınırlar ile ayırmak istediği yaşam alanları, gelecek dünyanın bir distopyası olarak, kırklı yıllardan bu yana yazıldı, çizildi. Benzer bir toprak paylaşımını en son “Açlık Oyunları-Hunger Games” işlemişti. Wiseman’da bu ayrım üzerine bir özgürlük savaşı kurguluyor. Aksiyonu olması gerektiğinden daha uzun kullanarak, bu olgunun toplumsal derinliğini es geçiyor. 
   
Wiseman yeniden çevirimi sadece aksiyona odaklamayı tercih etmiş. Silahların sürekli patladığı,  robotların ve insanların sürekli koşuşturduğu, boşluklara atlayıp kenarlara tutundukları, izlemesi bile yorucu hareket silsilesi akıp gidiyor. Arada ilk filmdeki ruh kaybolup gitmiş. İlkindeki Mars bölümü garip tasarımlardaki mutantları ile unutulmaz bir görsellik içeriyordu. Örneğin direnişçilerden birisinin vücuduna yapışık direniş lideri Kuato unutulmaz bir tasarımdı.    Bu kez bilimkurgu içinde aksiyon olarak tanımlanabilecek bir film var karşımızda. Koloni bölümünde yaşam Ridley Scott’ın unutulmaz “Blade Runner”dan ödünç alınmış ; Uzak Doğu tarzı kalabalık, içiçe yaşam, dumanlar arasında kasvetli basit evler. Distopik atmosfer “Azınlık Raporu”, havada uçan magnetik taksiler “Beşinci Element” gibi bilimkurgunun köşe taşlarından esintiler taşıyor.

Konuya kısaca değinecek olursak bu kez yine bir özgürlük savaşı var. Ülke yönetimini elinde tutan Cohaagen (Bryan Cranston) Koloni’de yaşayanları ortadan kaldırarak, orada da aynı Britanya İngiltere Federasyonu gibi yeni ve zengin bir ülke kurmak istemektedir. Bunun içinde isyancıların liderini ve önemli terörist Hauser’i ortadan kaldırmak istemektedir. Hauser ise rüya yaşamak için Recall şirketine giden ve belleğinin silenen anıları ile karşılaşan Quaid’dan (Collin Farrell) başkası değildir. Eve döndüğünde başına gelenleri karısı Lori’ye (Kate Beckinsale) anlatır ve başka bir gerçekle karşılaşır. Lori saldırarak onu öldürmeye çalışır. Lori gerçekte onun belleğini kontrol altında tutmaya çalışan bir ajandır. Evlilik, aşk  her şey yalandır.      

 Quaid karakterinde Colin Farrell kafası karışık bakışlarıyla kimlik arayışını her karede hatırlatmaya çabalıyor. Bu karakteri Arnold’dan izleyenleri tatmin etmesi mümkün değil. Kadın oyuncular Kate Beckinsale ve Jessica Biel cephesi ise oldukça sorunlu. Önce Beckinsale’den başlarsak orijinalinde Sharon Stone’un canlandırdığı ve oldukça kısa olan Quaid’ın sahte eşi Lori rolü bu kez çok uzun yazılmış. Sürekli kocasını/ajanı kovalayan ve öldürmeye çalışan gözü dönmüş kadın ajan olarak sıkıntı veriyor. “Karanlıklar Ülkesi” serisinden aksiyona alışmış olan Beckinsale bu kez işin tadını kaçırmış. Jessica Biel ise orijinalinde siyahi oyuncu Melina’nın (Rachel Ticotin) yerinde çok sırıtıyor. Buğulu bakışları ile bu rol için çok romantik kalıyor. Breaking Bad dizisi ile kazanmadık ödül bırakmamış olan Bryan Cranston faşist lider Cohaagen rolünde çizgi roman karakteri kadar yapay kalıyor.

Orijinalini izlemiş olanların çok hoşlanmayacağı bir tekrar.  İlk kez seyredenlerin ise aksiyonu tutacakları kesin.

No comments:

Post a Comment