yazarlar

BİR EFSANENİN BUNALIMI

BİR EFSANENİN BUNALIMI

  25 Kasım 2007 

Artık doksanlı yılların westerni olarak isimlendirilecek yeni bir kategoriden bahsedebiliriz. Clint Eastwood 1992'de ‘Unforgiven-Afedilmeyen’ ile Oscar ödülünü kucaklarken can çekişmekte olan bir türe adeta hayat öpücüğü veriyordu.


Yönetmen: Andrew Dominik.

Oyuncular: Casey Affleck(Robert Ford), Brad Pitt(Jesse James), Sam Shepard(Frank James),Sam Rockwell(Charley Ford),Michael Parks(Henry Craig).

1990 da Kevin Costner ‘Kurtlarla Dans-Dances with Wolves’ ile yedi Akademi ödülü birden kazanırken beyaz adamın vahşi, kızılderililerin ise barışcıl karakterlerinin altını çizer ve bu türde artık bazı şeylerin daha gerçekçi olması gerektiği mesajını verir.

 Sağcı ve ırkçı kimliği temsil eden tür artık yeni bir kimlik arayışına yönelmiştir. ‘Affedilmeyen’ de William Munny tam anlamıyla bir anti kahramandır, kural tanımaz bir silahşörlük döneminden sonra inzivaya çekilmiş, çiftçilik yapmaktadır. Karısının ölümünden sonra çocukları ile yalnız kalmış zor bir yaşam sürmektedir. Artık ata binme becerisini bile yitirmiş günlerini beslediği domuzların çamuru içinde çalışarak geçirmektedir. Bir fahişeyi yaralayan iki adamın başına konulan ödülü kazanabilmek için geçmişindeki kimliğine dönmesi için bir fırsat olur. Fakat artık kolay değildir izleyici paslanmış bir kahramanın yerlerde sürünmesine filmin son bölümüne kadar tanıklık eder. Kahraman son on dakikada ayağa kalkar ve gereğini yapar. Eastwood’un bu filmde yaptığı en iyi şey Munny gibi karanlık bir karakteri mükemmel işlerken yan karakterlerde de aynı özeni göstermesidir. Artık kasabanın meydanında düello yapan, Kızılderilileri alnından vuran kovboy dönemi kapanmış günümüzün tüm türlerinden beslenen western başlamıştır.




Modern çağ kovboylarının eşcinsel ilişkisini anlatan ‘Brokbeck Dağı-Brokbeck Mountain’ artık westernin tüm maço kalıplarını yırtıp atan bir örnek olarak karşımıza çıkar. Yönetmen koltuğundaki uzak doğu kökenli Ang Lee iki kovboy arasındaki gay ilişkiyi epik bir öykü olarak kayıtsız kalınamayacak bir romantizm ile harmanlayarak yansıtıyordu. Akademi tüm kalıpları yıkan bu filme en iyi film Oscarını veremiyor fakat Ang Lee’nin de hakkını yiyemiyordu. Aday gösterildiği sekiz daldan üçünde en iyi yönetmen, uyarlama senaryo ve orijinal şarkı dalında ödüllendiriliyordu film.
‘Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikasti’ nereden bakılırsa bakılsın western döneminde geçen bir karakter filmi. Klasik western akışıyla hiçbir ilgisi olamayan bir film. Olsa olsa bir nevi anti-western olabilir. Oldukça durağan uzun diyaloglar ile süren akış içinde oyunculuklar ve görüntü yönetmeni Roger Deakins ön plana çıkıyor. Brad Pitt’in canlandırdığı Jesse James sinirleri gergin çevresindeki her şeye karşı paranayokça yaklaşan bir karakter. Yaptığı tren ve banka soygunlarıyla daha yaşarken halkın gözünde kahraman mertebesine yükselmiş adına resimli romanlar yayınlanan bir haydut. Filmde karşımıza çıkan karakter ise her türlü karizmadan yoksun depresif bir suratla koltuğunda oturan, çetesinin elemanlarının kendisini satmasından veya sırtından vurmasından şüphe duyan karmaşık tam bir psikiyatrik bir olgu. Aile yaşantısı ve çocukları ile ilişkisi de es geçilmiyor. Ev içinde oldukça standart davranan bir aile reisine dönüşüyor. Kendisine hayran Robert Ford ağabeyi Charley ile James’in çete elemanları olarak son güvenebileceği daha doğrusu güvenmek istediği elemanlardır. Robert Ford rolünde Casey Affleck her şeyden önce vücut dili ve mimikleri ile muhteşem bir performans sergiliyor. Özgüven eksikliğini örtebilme mücadelesi, James’in güvenini kazanmak için yaptığı manevralar hepsi birinci sınıf oyunculuk gösterisine dönüşüyor. Pitt’in zorlanmadan 12 Maymun ve Fight Club arası bir oyunculukla Jesse James’i oynuyor. Film finalini daha isminde açıklarken en çarpıcı bölümünü suikast sonrası son yirmi dakikasında gerçekleştiriyor. Suikast sonrası Ford kardeşlerin yaşamında olan değişiklikler, Jesse James efsanesinin yerle bir edilmesi ayrıntılı olarak yansıtılıyor. Jenerik yazılar ile verilmesine alıştığımız bu durumlar filmde ayrıntılı ele aldığı bireysel psikolojilerin toplumsal devamı olarak ortaya çıkıyor. Görüntü yönetmeni Roger Deakins soğuk mesafeli renkleri tercih ederken sanki samimiyetsiz insan ilişkilerine ve Jesse James’in karakterine atıfta bulunuyor.




Emin Yeğinboy

No comments:

Post a Comment