yazarlar

J.EDGAR : SAĞCI,ZEKİ VE SAPKIN




Clint Eastwood yönettiği son filmi “J.Edgar” ile Amerikan yakın tarihinden tartışmaya açık bir karakteri anlatıyor. 48 yıl boyu FBI gibi önemli bir kurumu tek başına denilebilecek hakimiyetle yönetmiş olan J.Edgar Hoover’ın kariyerini ve özel hayatını anlatırken, Eastwood kurumlara duyduğu güvensizliği bir kez daha vurguluyor.  Güvenlikten sorumlu bir kurumun istendikten sonra bireylerin güvenliğini ne kadar tehdit edebilecek hale dönüştürülebileceğini içeriden bakış ile sunuyor. Leonardo DiCaprio’nun canlandırdığı Edgar özel yaşamında anne bağımlısı, eş cinsel kimliğinden öte yalnız bir insan. Tüm hırsı mesleğinde yükselmeye, iktidar sahibi olmaya yönlenmiş. Hoover suçluların yakalanmasında bu gün için standart olan parmak izi kaydı, suç mahalli ipuçlarının korunması, kriminal laboratuvarların kurulması gibi unsurların kurumlaşmasını sağlayan bir beyin. Federal büronun politik baskılardan uzak kalması için bir çok karar aldırır. Analitik olduğu kadar tehlikeli bir beyin. Amerikan başkanları dahil binlerce kişinin açıkları ve özel yaşamları üzerine dosyalar hazırlatır. Tabi ki gerektiğinde kullanmak üzere…



Annesi vefat edene kadar onunla birlikte yaşayan Edgar, kendi ölümüne kadar da iş arkadaşı Clyde Tolson ile yaşıyor. Yaşamında kendisini destekleyen, yönlendiren en önemli insan annesi oluyor. Eş cinsel eğilimini yaşam boyu gizleyen Hoover popüler olmayı da seven bir adam. Eşcinselliğin tabu olduğu yıllardır. Ünlü aktristler ile birlikte görünür, ara sıra ufak çapta yakınlaşmalar yaşar, medyada kendisinden bahsedilmesi için basın ile yakın ilişkiler kurmayı asla ihmal etmez. Halkın ve politikacıların hoşuna gideceğini düşünerek, birçok suçlunun yakalanmasına bizzat katılmış gibi resimler çektirir. Gangster Dillinger’in veya Lindbergh’in çocuğunun katilinin yakalanması kendisine müthiş bir popülarite kazandırır. Koltuğu için tehlikeli olabilecek başarılı insanları sudan gerekçeler ile işten uzaklaştırır. En tehlikeli yönü ise ideolojik olarak aşırı sağcı olmasıydı. Komünistlerle olan mücadelesinin bitmesinden sonra Martin Luther King’in kimliğinde siyahların yükselmesinden, Nobel Barış Ödülü kazanmasından bile rahatsız olur. Ödülü almasını önlemek için imzasız tehdit mektupları yollatır. Aşırı tutuculuğun, bazı insanların sapkınlıklarını gizleyen kalkan olduğu bir kez daha izleniyor.

Eastwood’un olgunluk yıllarında sıklıkla işlediği, kurumlar karşısında bireyin duruşu,  bu kez farklı bir biçimde karşımıza çıkıyor. “J.Edgar” bu kurumlardan birisinin içinden dışarıya baktırıyor seyirciyi.  Kurumların yetersizliğinden, kendi adaletini arayan sıradan hatta zayıf bireylerin kaderlerini Gizemli Nehir (2003), Sahtekar (2008), Gran Torino (2008), Atalarımızın Bayrakları (2007), Milyon Dolarlık Bebek (2004) gibi filmlerde işledi. Gizemli Nehir’de kızının katilini polisin bulmasından umudu kesen Jimmy (Sean Penn) kendi yöntemleriyle suçsuz bir adamı cezalandırdı veya Gran Torino’da yaşlı Kowalski polisin mahalledeki çeteyi yakalamayacağını anladı ve işi tek başına halletmeye soyundu.  Sahtekar’da  Angelica Jolie’nin oynadığı oğlunu kaybeden acılı anne, polis teşkilatının anlayışsız ve acımasız yüzüne çarptı.  Bu kez adaletin peşinde koşan bireyler, gençliğinde canlandırdığı Dirty Harry veya canlandırdığı onca suskun kovboylar kadar güçlü kahramanlar olmadılar. Sıradan ve zayıflardı. Sorun yine Dirty Harry’ nin de karşı durduğu adalet dağıtan kurumların hantallığı ve güvensizliği oldu. Bir kez daha kurumun yönetim tarzı, sistemin içindeki ürpertici uygulamalar buraya veya buralara güven duymanın ne kadar zor ve yersiz olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Bu durumda anarşizan bireyler Eastwood’un dünyasında yükselen kimliklere dönüşüyor.   

Biyografik filmlerin en önemli unsuru, canlandırılan karakterin gerçeğe uyumu görevini Leonardo DiCaprio başarı ile yerine getiriyor. Yirmili yaşlardan yetmişli yaşlarına kadar bir karakteri yaşatmak kolay bir iş değil. Büyük bir bölümünü ağır plastik makyajlar altında oynayan DiCaprio yer yer abartıya kaçsa da oldukça başarılı. Yaşamı ve kariyeri boyunca sekterliğini yapan Helen Gandy’i canlandıran Naomi Watts çok öne çıkmıyor fakat inandırıcı.  Yaşam ve iş arkadaşı Tolson’u canlandıran Armie Hammer parlak yüzü ve pozitif enerjisi ile (yaşlılık dönemi hariç)dikkat çekiyor.

Uzun bir öyküyü zaman içinde geri dönüşler ve dikkat çekici olaylar ile monotonluktan kurtaran Eastwood dramatik yapıyı baştan sona sürdürüyor. Hızlı kamera hareketlerinden hazzetmeyen usta yönetmen karakterinin ruhunu yansıtan karanlık atmosferi başarı ile kuruyor.



J.EDGAR


YÖNETMEN:CLINT EASTWOOD


OYUNCULAR:LEONARDO DICAPRIO, ARMIN HAMMER, NAOMI WATTS,JUDI DENCH      









No comments:

Post a Comment