yazarlar


İndiana Jones efsanesi

George Lucas ve Steven Spielberg ikilisinin sınırları tahmin edilmesi zor yaratıcılıklarının eseri olan Kamçılı Adam/İndiana Jones yeni filmiyle aradan geçen yirmi altı yıllık süreye rağmen hayranlarını tekrar heyecanlandırdı. Bu kadar uzun aranın nedeni kahramanın şanına uygun bir öykünün yazılmaması olur. Sonunda tüm öykülerin fikir babası George Lucas bu kez Jeff Nathanson’un ile kaleme aldığı hikayeyi ünlü senarist David Koepp’e teslim eder. Şüphesiz Spielberg dışında bir yönetmen ve ilerlemiş yaşamına rağmen Harrison Ford dışında İndiana Jones düşünülemezdi.

Kamçılı Adamın geçmişine bir göz atacak olursak, onu arkeoloji dersleri veren yuvarlak gözlüklü , papyon takan , saçları yana itina ile taranmış , munis bir öğretmen olarak tanıdık. Şapkasını ve yıpranmış deri ceketini giyip maceraya atıldığında, ikinci kişiliği şiddetten korkmayan , gözüpek , her türlü aracı kullanabilen süper kahraman olarak karşımıza çıkar. Onu bu kadar sevdiren de bu normal insandan süper kahramana yaşadığı değişimdir.

İndiana Jones ilk macerasında ’Kutsal Hazine Avcıları-Raiders of Lost Ark’(1981) içinde on emirin olduğuna inanılan kutsal bir sandığı ele geçirebilmek için Nazilere karşı mücadele verir. Nepal’den Kahire’ye kadar uzanan macerada Jones’a  eski sevgilisi Marion Ravenwood yardımcı olur. Her macerada olduğu gibi hükümeti tarafından görevlendirilen ünlü arkeolog her saniyesi tehlike ve aksiyon dolu bir macera sonunda kutsal sandığı bulur. Aksiyon sahnelerinin yaratıcılığı Fransız arkeolog Dr.Renee Belloq ve işkenceci Alman Subayı Dietrich gibi kötü karakterler filmin dinamiğini arttırır. Finalde Jones kutsal sandığı ülkesine getirir ve yetkililere teslim eder.  Ve onlarda bunca emeğin karşılığı emaneti bir müze yerine depoya kaldırırlar. Yıllardır müzelerini çalıntı tarihi eserler ile dolduran batılı ülkeler için bu alışılmadık bir durumdur. Spekülasyonlara yol açmamak adına diğer maceralarında Jones bulduğu eserleri ait olduğu topraklarda bırakır. 


Serinin en karanlık macerası ikincisi ‘Kamçılı Adam-İndiana Jones and the Temple of Doom ‘(1984) da Hindistan’da geçer. Thungee tarikatı, Tanrıları Kali Ma adına kutsal kabul ettikleri Sankara elmaslarını bir araya getirmeye çalışmaktadır. Gömülü kayıp elmaslar bulunup sayıları beşe tamamlanınca dünyadaki tüm dinlere hakim olacaklarına inanmakta bunun uğruna toprak altında köylerden kaçırdıkları küçük çocuklara kazdırmaktadırlar. Karanlık yer altı , ürkütücü ayinler ilk filmin aydınlığını klostrofobik bir atmosfere dönüştürür. Asma köprü üzerindeki aksiyon sahnesi türünün unutulmazları arasında yerini çoktan aldı. İndiana Jones’un en karakteristik özelliği olan maceranın farklı ülkelere atlamasının olmaması ve özgün mizahının eksikliği bu filmi serinin en zayıf halkası yapar.


Üçüncü macera ‘İndiana Jones Son Macera- Last Crusade’(1989) ise İndy’nin babası olarak Sean Connery’nin de ekibe katılmasıyla en beğenileni ve eğlencelisi olur. Bu kez konu İsa’nın son yemekte şarap içtiği kutsal kasedir. Rivayete göre içene sonsuz yaşam veren kasenin yerine baba Henry Jones çok yaklaşmış ve İtalya’dan oğluna bununla ilgili günlüğünü göndermiştir. Devreye bir kez daha Naziler girer. Venedik’te başlayan macera Berlin , Avusturya , İskenderun üzerinden devam eder. Otuzlu yılların İskenderun’unu toz toprak içinde İndy filmlerinin genel atmosferine uygun bir kara parçası olarak tanımlanır.
İndiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı serinin tüm olmazsa olmazlarını tekrar bir araya getiren fakat biraz daha modern bir anlayış ile çevrilmiş bir devam filmi. Modern anlayış daha çok Lucas ve Spielberg’in sevgili takıntıları uzaylı varlığın bu kez sihir , büyü  gibi tipik İndiana Jones metaforlarının yerini almasından ortaya çıkıyor.  Bu kez kaybolmuş bir medeniyetin izini sürer kamçılı kahraman. İlk filmden sonra ortalıktan kaybolan Marion Ravenwood (Karen allen) tekrar ellili yaş olgunluğuyla  Jones’un karşısına çıkar. Hem de bir sürpriz ile genç Mutt Williams’ın (Shia LeBoeuf) onun oğlu olduğunu söyler.

İndina Jones’un unutulmazlığını vurgulayan bir çok ‘olmazsa olmazlar’ vardır. Kahverengi şapkası, düşmanlarının ellerindeki silahı kapmakta veya düştüğü çukurlardan kurtulmakta kullandığı kamçısı, yılan korkusuna rağmen sürekli karşısına çıkan sürüyle  yılan,   mağara ve ekzotik ormanların konuksever canlıları dev akrep ve örümcekler, harita üzerinde macera güzergahının kırmızı bir çizgiyle çizilmesi  her filmde seyircinin görmek istediği ‘olmazsa olmazlardır’. Kadınlar ile devam etmeyen kopuk ilişkileri de yaşamının ayrı bir parçası olarak süreklilik gösterir. İlk macerasında onca tehlikeye eşlik eden eski ustası Abner Ravenwood’un kızı Marion (Kate Allen) , Hindistan labirentlerindeki sarışın partneri şarkıcı Wilhelmina (Kate Capshaw) , çift taraflı ajan güzel sarışın Elsa Schneider (Alison Doody) yaşamına daha doğrusu maceralarına girer çıkar. Dönem olarak otuzlu yılların değişmez düşmanı Naziler dördüncü filmde yerini ellili soğuk savaş yıllarında  Ruslara bırakır.

Artık altmış altı yaşına gelmiş İndiana Jones yeni bir maceraya atılır mı yoksa yerini oğlu Mutt’a mı bırakır bilemeyiz ama gelecek nesillerin de Kamçılı Adam’ı tanımasını isteriz.      


No comments:

Post a Comment